10 Ekim 2010 Pazar

Günlerin getirdiği(1)...

*Filmekimi başlamış.. Bu sene de gitmiyorum.. Hayır efendim, bu sefer biletleri alıp alıp gidemeyeceğim için değil, film gösterimleri Emek'te olmadığı için.. Emek ve Alkazar demek benim için festival demekti(r).. İster festival olsun ister olmasın, oralarda izlediğim her film benim için festivaldi(r).. Alkazar'a veda ettik bile, Emek içinse bugünlerde ne ses var ne de seda; iş yine oldu bittiye getirilecekmiş gibime geliyor..

* Rüyalar alemi beni biraz rahat bırakır mısın?.. 1 haftada 3 kilo verdiğimi bana inandırarak neden gözlerim kapalıyken aptalca bir gülümsemeyi suratıma yapıştırıyorsun?!!... Bir de hangi aklın ürünü şu düşünceleri birbirine bağladın: Supernatural'deki mahşerin dört atlısının yüzüğünü ben ele geçirmişim, amacım Kavak Yelleri'nin bitişini engellemekmiş.. 4 yüzüğü birden ele geçirdikten sonra yapmam gereken onları bu amaç uğrunda kullanmakmış.. Ulan nedir bu saçma salak rüyanın amacı derken, bir anda Jack karşıma çıkıyor (Lost'taki kadim doktorumuz) ve yüzükleri asla bu amaç uğruna kullanamayacağımı, amacımızın adaya geri gitmek ve bir şeyleri düzeltmek olduğunu söylüyor.. Sanırım o saniyede beynim isyan etti ve beni rüyalardan çekip çıkardı.. Bu derece tuhaf ve deli saçması düşlere oto kontrolü sağlayarak isyan etti..

* Yatağın üstüne, askıya, sandık üstüne vs... Bu kızlar delirmiş olmalı nedir bu yazdıkları derken, bu gece de erkeklerden karşı atak gelmiş!!.. Haftada kaç kez traş olduklarını yazıyorlarmış, kızların yazdığı da çantalarını nereye koydukları mıymış neymiş.. Büyük insanlık nereye doğru gidiyor, tuhaf ki ne tuhaf... Net hayatı kendi canavlıklarına bir yenisini daha ekliyor ve kendince rituellerine bir yenisini daha katıyor sanırım.. Bir grup insan, atıyorum bundan 5 sene sonra, net üzerinden anlaşıp topluca intihar filan ederse de şaşırmam.. Demedi demeyin olacaktır bu..

* Ben insanlara ezelden beridir çok dikkat ederim.. Nerede olursa olsun, onları izlerim; anlamaya ve algılamaya çalışırım.. Hareketlerini, bakışlarını, konuşmalarını izler; kendimce kafamda hikayeler uydururum.. Bugünlerde bakıyordum da, herkes birbirini izliyor.. İster nette olsun ister sokakta.. Yalnız, benim gibi izlemiyorlar, amaçlarımızın farklı olduğunu keşfettim.. Üstüne giydiğin, yediğin içitiğin, moda deyimiyle takıldığın yerleri, saçının şeklini, sevgilin olup olmadığını vs. ölümüne merak ediyor insanlar.. Sana ilgi duyduklarından da değil, kanımca aralarında dedikodu yapmak için ya da buna benzer şeyler olmalı.. Ben kendi hesabıma bundan sıkıldığımı söylemeliyim.. Her hareketini diğerine göre ayarlamaktan kendileri olmaktan çıkmış bu insanlar ne yazık ki.. Şöyle ağız tadıyla hikayelerimi kafamda üretmeme izin verin artık.. Hele bugün olanı anlatamam.. Hani kızlar birbirlerinin kıyaftlerine, çantalarına, kollarına taktıkları erkeklere bakarlar, bilirsiniz.. Bugün üç çocuk geçiyordu yanımdan, herifler benim kıyafetlerime bakarak küçümser bir bakış attılar.. Evet, erkek dediğin de saçma sapan giyinmemeli, benim de altı kaval üstü şeşhane durumum da yoktur genel olarak.. Sormak istedim aslında, arkadaşlar kendinizde misiniz diye ama en iyisinin gülüp geçmek olduğuna karar verdim, artık çoğu şeye gülüp geçtiğim gibi...

* boş boş oturup, ahlayıp vahlamaktansa işime yaracak bir şeyler yapmak istedim.. Bu hafta kurslar başladı.. Zamanı değerlendirmeye kararlıyım, dizlerimin eskisi kadar güçlü olmadığını farkettiğim gün kararımı verdim, dönüşü yok... 

Bugünlükte bu kadar olsun.. Aksakal yazımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz, kimsecikler merak etmesin.. ayrıca günlerin getirdiği diye bir seri yapmayı düşünüyorum, ne de olsa okuyanım çok.. yaydığım yerden sevgilerimle..